Elektrik kabloları yüzeydeydi, iki-üç hafta onarılmadı

Apartman çalışanı Murat Sarıçiçek, sabaha karşı yerden duman çıktığını fark edince gelen geçen zarar görmesin diye duba bırakıp Alo 186’yı aradı. Elektrik arızasını ihbar etti.

Sonuç?

“Çalışma yapıldığına şahit olmadım” diyor.

Esnaf Ömer Tepelek, sel baskınından sonra elektrik kablolarının yer üstüne çıktığını, ateş ve duman saçtığını gördü.

Peki, ne oldu?

“Kablolar 2 – 3 hafta onarım işlemi yapılmadan sokak üzerinde kaldı” diye anlatıyor.

İzmir’de, Özge Ceren Deniz ve İnanç Öktemay’ın ölümüne yol açan kaçak elektrik faciasındaki silsile halindeki ihmaller, iddianamede yer verilen iki yeni tanığın anlatımıyla doğrulanıyor.

Gediz ve İZSU’nun kusurları

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesine göre bu facia, Gediz Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU) Genel Müdürlüğü’nün silsile halindeki kusurları sonucunda meydana geldi.

Bu kusurlar şöyle sıralanıyor:

-Gediz Elektrik, 2015’te yeraltı elektrik kablolama işine ilişkin ihale şartnamesine aykırı olarak geçici ve kesin kabulü yaparak, tehlikeli duruma sebebiyet verdi.

-Yerinde yapılan imalat, projelere uygun değildi.

-İZSU, 3-4 Ocak 2024’te yağmur suyu rögarlarının montajını yaparken kablolara hasar verdi.

-Gediz Elektrik, hasar gören kablolar için önlem almadı.

-Kablolara muflu (montajsız contalı boru) ekler yoluyla basitçe onarım yapıldı. Ancak bu onarım, riski bertaraf etmedi.

-Acil önlem planı ve risk analizi yapılmadı.

-İZSU tarafından rögar kapaklarda basit onarım yapılarak, risk bertaraf edilmedi.

-Rögarların çökmesini önleyecek acil önlem planı ve risk analizi yapılmadı.

-Rögarların çöküşüyle yeraltındaki kablolarının hasar gördüğü bilindiği halde önleyici/koruyucu önlem alınmadı.

-Su baskınlarını engellemek için takviye olarak yaptırılan yağmur suyu ızgaraları çalışmadı.

-Yağmur suyu ızgaraları bakım yetersizliği yüzünden pislik ve çamur dolarak daraldı.

-Su baskınlarının yaşanmaması için önlem alınmadı.

-Çöken rögarların baskısıyla hasar gören kablodaki kaçak akım tahliye edemeyen ızgaralardan ötürü yağmur suyuyla buluştu.

Son arıza 25 gün önce

Gediz Elektrik’in kayıtlarına göre bölgedeki son arıza bildirimi faciadan 25 gün öncesine, yani 27 Haziran’a ait.

İddianamede, o gün şebeke patlağı tespit edildi ve haciri kabloyla besleme yapıldı. Arıza noktası belirlendi ve onarım için dört metre kablo kullanıldı.

Her yağmurda duman çıkıyordu

Bu arada faciadan önce arıza ihbarında bulunan iki yeni tanığın ifadesi iddianameye girdi.

Birinci tanık, Murat Sarıçiçek.

Sarıçiçek’in 17 Ocak 2023 günü “Yeraltından geçen kabloların birleşim olduğu bağlantı yerinde çukur var. Beton kapağı kırılmış. İnsanlar zarar görmesin diye duba ile noktayı belirtim, ancak tehlike arz etmekte” diye ihbarda bulunduğu belirtiliyor.

Sarıçiçek ise ihbarı Ocak 2024’te yaptığını kaydediyor.

14 yıldır o sokaktaki bir apartmanda çalıştığını ve yaşadığını belirten Sarıçiçek, şu bilgileri veriyor:

“Olayın meydana geldiği 1481 Sokak ve Cumhuriyet Bulvarı kesişiminde her yağmurda mazgaldan duman çıkmaktadır. 2024 yılı Ocak ayı ortalarında sabah 05.30-05.45 sıralarıydı. Hava hafif yağışlıydı. Bölgede elektrik kaçağı olduğunu önceden duymuştum. Yerden duman çıktığını görünce elektrik kaçağı olabileceğini ve insanların zarar görebileceğini düşünerek, dubayı bıraktım. 186 elektrik arıza hattını arayarak, ihbarda bulundum. İhbarla alakalı çalışma yapıldığına şahit olmadım. Hatta esnafa anlattım. Onlar da çalışma yapılmadığını söyledi. Gediz Elektrik’ten dönüş olmadı.”

Kablolar yüzeye çıktı

İkinci tanık, Ömer Tepelek.

Tepelek de 21 Aralık 2023’te “Yol üzerinde açıkta kablolar var, duman çıkıyor, tehlike arz ediyor” diye ihbar etmişti.

Bölgede esnaf olan Tepelek, şunları söyledi:

“2023’ün Kasım ayında Alsancak’ta sel oldu. Selde çok sayıda elektrik kablosu yeraltından yüzeye çıktı. Cumhuriyet Bulvarı’nda yüzeydeki kablolardan duman ve ateş çıkarmaya başladı. Bir ay boyunca çalışma yapılmadı. Aralık ayı sonlarına doğru sabah 5 sıralarında kablolardan ateş ve duman çıktı. 186’ya şikayette bulundum. Dönen olmadı. Şikayet ettiğim kablolar 2-3 hafta kadar onarım işlemi yapılmadan açık şekilde kaldı. Sadece şerit çekildi. Şikayette bulunduğum yer Deniz ve İnanç Öktemay’ın öldükleri yere yakın bir bölgededir.”

13’ü tutuklu, 42 şüpheli var

İddianamede, esnafların farklı tarihlerde arıza ihbarları yaptığı, Ege Telgraf Gazetesi’nin 19 Ocak 2019’da “Çözüm için illa biri mi ölmeli!” başlıklı haberiyle elektrik kaçağını beş yıl önceden duyurduğu, yoldan geçenlerin çarpıldığı, taşların bile ısındığı ve bir köpeğin öldüğü belirtilerek, şöyle denildi:

“Şüphelilerin üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği, istenmeyen ancak öngörülebilen bu netice bakımından dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davrandıkları…”

13’ü tutuklu 42 şüpheli hakkında birden çok insanın ölümüne sebebiyet vermekten 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Bu suç bilinçli taksirle işlendiği için cezanın üçte birden yarı oranına kadar arttırılması, alt sınırdan uzaklaşılması talep ediliyor.

Polis traktörü 11 yaşındaki oğluna verdi, iki melek gitti

Malatya’nın Akçadağ ilçesine bağlı Ören kasabasında geçen 24 Temmuz’da 11 yaşındaki K.A.’nın kullandığı traktör el ele yürüyen dört kız çocuğunun arasına daldı. 11 ve yedi yaşındaki Zelal ve Ada Yıldırım kardeşler traktörün altında kalıp can verirken, iki kız ve bir erkek çocuk yaralandı.

K.A. yasaya göre 12 yaşından küçükler yargılanamayacağı için bırakıldı. Baba B.A. da taksirle ölüme sebebiyet vermekten tutuksuz yargılanmak üzere salındı.

Zelal ve Ada’nın amcası Ercan Yıldırım’ın verdiği bilgiye göre polis B.A., birkaç yıl önce arazi satın alıp Ören’e yerleşti.

B.A. “Oğlumu yetiştiriyor, ona şoförlük öğretiyorum” diyerek, traktörü 11 yaşındaki oğlu K.’ye veriyordu. K.’nin köyde traktör kullanmasını teşvik ediyordu.

Yıldırım, şunları söylüyor:

“B.A., erkek çocuklarına böbürleniyormuş, ‘Siz erkek misiniz, ben oğluma traktör kullandırıyorum diye. Köyün içinden hızlıca geçiyormuş çocuk. Uyarmışlar; ‘Çocuğa motoru verme, kaza olacak’ diye. Aldırış etmiyor.”

Yıldırım, B.A.’nın olay günü “Eve götür” diye traktörü oğluna verdiğini belirterek, şöyle devam ediyor:

“Bizim çocuklar yol kenarında el ele yürüyorlar. B.A.’nın oğlu traktörü C. adlı erkek çocuğun üzerine sürüyor. Ancak C., kanal tarafında olduğu için traktör düşmesin diye gidemiyor. Yönünü kızlara çeviriyor. B.A. tel çektiği için kızların kaçabilecekleri bir yer yok. Traktör telleri deviriyor ve bahçeye giriyor. Çocuklar traktörün altında kalıyor.”

Yıldırım, B.A.’nin eşinin adliyede çalıştığını, sanki babasından habersiz traktörü kullanmış gibi çocuklarına ifade verdirdiklerini ileri sürüyor.

‘Köyde her çocuk sürüyor’

Baba B.A., o gün 40 kasa kayısının istim damına taşınması için traktörü oğluna verdiğini kabul ediyor.

B.A., şöyle diyor:

“Dedim ki ‘Yol boş. İstim damının önüne çek.’ Bulunduğumuz yerden 300 metre ileride. Benim kontrolümde gitti. Ben yürüyerek gittim. Oğlum geri geri park edemediğinden ben park ettim.”

B.A., eve geçtiklerini, oğlunun kendisinden habersiz bir şekilde traktörün anahtarını aldığını iddia ediyor. Ardından sulama vanalarını kapatmak için tarlaya gittiklerini belirterek, şunları söylüyor:

“Vanaları kapattık. Dedim ki oğluma ‘Sen eve git, ben gelirim.’

Eve yöneldi. 15-20 dakika içerisinde bağırma sesleri geldi. Traktörü oğlumun sürdüğünü bilmiyordum. Talimatım olmadan gitmiş.”

B.A.’ya polis olduğunu hatırlatarak, neden 11 yaşındaki oğluna traktör kullandırdığını sordum.

B.A., kendisini şu şekilde savundu:

“İlaç atma maksatlı yardımcı olması için bir iki verdim. Benim en büyük hatam şu: Çocuğum birgün kendine güvenir de benden habersiz alır gider diye akıl edemedim.”

“Sık sık traktörü vermişsiniz” dedim.

Şöyle karşılık verdi:

“Bizim köyde jandarma çoğu kişiye 25-30 bin TL trafik cezası kesti bu yüzden. Muhtarın torunu bile şu an traktör kullanıyormuş. Bir sürü çocuk sürüyor.”

B.A.’nin “Oğlum benden habersiz şekilde traktörün anahtarını aldı ve aracı kullandı” şeklindeki anlatımına ikna olmadım. Traktörü dama götürmesi için oğluna veren B.A.’nın, “Aracı al, eve götür” dediğini düşünüyorum.

Kaldı ki B.A., oğluna yalnızca traktör vermemiş.

Tüfek de teslim etmiş.

Elime uluşan görüntülerde B.A., oğluna tüfekle ateş ettirirken görülüyor.

Ve B.A., bütün bu kanunsuzlukları polis olduğu halde yapıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir